
Hasret Şükrü Gültekin, 1971 yılında Süleyman ve Hacıhanım Gültekin’in üçüncü çocuğu olarak Sivas’ın İmranlı kazasına bağlı Han köyünde dünyaya geldi. Henüz sekiz aylıkken ailesi İstanbul’a göç etti. İlkokula başlamadan önce evlerinin kömürlüğünde kırık bir saz bulan Hasret’in sanat serüveni de “boyundan büyük” o kırık sazı keşfetmesiyle başladı. Altı yaşına geldiğinde babasının aldığı küçük bir curayı çalmaya başlamıştı. On bir yaşında ilk kez sahneye çıktı. Okulda düzenlenen müsamerelerde de saz çalıyor ve türküler söylüyordu. Kadıköy Anadolu Lisesi’nden son sınıfta ayrıldı. Okul eğitiminden çok müzik sanatıyla ilgiliydi. “İyi bir bağlama ustası” olmak istiyordu.
Haydar Acar, Ali Ekber Çiçek, Nesimi Çimen ve Muhlis Akarsu gibi ozanlardan çok erken yaşlarda ozanlık geleneğini ve bağlamadaki çeşitli icra tavırlarını öğrendi. Tar, kabak kemane, davul, ney, klasik gitar, piyana, zurna gibi birçok enstrümanı da çalabilen Gültekin, kendisini en iyi bağlamayla ifade ettiğini düşünüyordu. 1990 yılında Alman WDR Radyosu’na verdiği röportajda hem İngilizce hem de Almanca bilmesine rağmen neden “Alevi ve Kürtçe müzikte” ısrar ettiği sorusuna şu cümlelerle yanıt veriyordu: “Koçgiri’li bir Kürt Alevi’si olarak, kuşağımın yaşadığı her şeye rağmen kendi kültürümü yaşama imkânım oldu. Alevilik Enelhak diyen müthiş bir hümanizm, zulme boyun eğmemiş, ezilenden yana durmuş, Anadolu’da başkaldırının simgesi olmuş. Bağlamaya Pir Sultan Abdal’ın isyanının kutsal simgesi gibi baktım. Bağlama bana hiç sıradan bir enstrüman gibi gelmedi. Yüzyıllardır ağır asimilasyona uğramış yöremin kültürel mirasını geleceğe doğru aktarma çabası içindeyim.”
Kürtçe ağıtlar ve Alevi deyişleri dışında, Anadolu ezgilerinin ve dünya müziğinin eşsiz zenginliğinden de beslenerek bağlamadaki yetkinliğine ulaştı. “Özellikle bağlama ve curadaki eşsiz şelpe icrasıyla bu tekniğin yeniden güncelleşmesine öncülük etti.” Seslendirdiği eserlere de yeni düzenleme ve introlar ekliyor ve çoksesliliğe dayanan bir müzik yapısı inşa ediyordu. Bu müdahaleler, seslendirdiği eserlerin “ana hatlarını, özünü bozmadan Batı müziği ve ritimleriyle” buluşmasını sağlıyordu. “Bir bağlama virtüözü” olarak genç yaşında “Anadolu Halk Müziği’nin yorumlanmasında ve icrasında özgün bir yer edinmişti” Gültekin. Bu özgünlüğe ulaşmasında çocukluğundan itibaren sahip olduğu “bilme arzusunun” önemli bir rolü vardı. Yakılan ağıtları dinlemek için köydeki cenazelere önce Hasret giderdi. Dinler, sorular sorar ve yakılan ağıtları zihnine kaydederdi. Gençlik yıllarında da bir halk ozanını tanıtmak, onun sesini ya da şiirlerini kaydetmek için sık sık seyahatlere çıkardı. Yolculukları esnasında kitap okur, günlüğüne notlar alır ve şiirler yazardı.
Henüz 16 yaşındayken Gün Olaydı (1987) adlı ilk solo albümünü yayımladı. İlk resitalini de aynı yıl Kadıköy Moda Sineması’nda verdi. Bitmeyen Türküler (1988) adlı albüm çalışmasında Abuzer Karakoç, Hüseyin Aydın ve Ali Ekber Eren’le yer aldı. Oğuz Abadan ve İstanbul Senfoni Orkestrası ile birlikte Gece ile Gündüz Arasında (1989) adlı albümünü çıkardı. 29 Ekim 1989 yılında Hollanda Kültür Bakanlığı’nın daveti üzerine “Genç Türkler” festivalinde Birsen Acar’la birlikte Türkiye’yi temsil etti. Aralık ayında Almanya’nın Köln şehrinde gerçekleştirilen Yılmaz Güney Anma Etkinliği’nde Yeter Fırtına’yla tanıştı. 1990 yılında Hollanda’da düzenlenen “Türkiye Haftası” etkinliklerinde de konserler verdi.
1990’lar Kürtçe müziğin yasak olduğu yıllardı. Anadili Kürtçe olan Gültekin sadece Kurmanci lehçesini değil, Dımılkî ve Soranî lehçelerini de biliyordu. Newroz-Kürtçe Ezgiler (1990) adlı enstrümantal albüm çalışmasında özel bir ses tekniği kullanarak Kürtçe bir ağıta yer verdi ve Türkiye’de “resmî olarak Kürtçe müzik yasağını delen” ilk albüm çalışmasını yapmış oldu. Şiwan Perwer’in Türkiye’de “Kürtçe müzik yasağını resmi olarak kaldıran” Kirivo (1991) adlı karma kasetinin de danışmanlığını ve süpervizörlüğünü üstlendi. Nilüfer Akbal ve Rıza Akkoç’un seslendirdiği türküler eşliğinde Newroz 1 (1991) ve Newroz 2 (1992) adlı albüm çalışmalarını sözlü olarak yayımladı.
Hasret Gültekin, birçok sanatçının albümüne cura ve bağlama çalmak ya da beste vermek dışında, yönetmen ve süpervizör olarak da katkı sundu. Özellikle sürgündeki ozanlara albüm yapmak istiyordu. Almanya’da sürgün hayatı yaşayan Abuzer Karakoç, Emekçi ve Aşık Nurşani Gani Nar gibi ozanların albümlerinin müzik yönetmenliğini yaptı. Arif Sağ, Emekçi, Emre Saltık, Mehmet Koç, Talip Şahin ve İhsan Güvercin’le birlikte yer aldığı Türküler Yalan Söylemez (1991) adlı albümde üç eser seslendirdi. Aynı yıl Rüzgârın Kanatlarında adlı solo albümünü yayımlandı. Eylül ayında da Yeter Fırtına’yla evlendi. Cem Karaca, Ahmet Kaya, Rahmi Saltık, Sadık Gürbüz, Esin Afşar ile birlikte Ahmed Arif’in anısına çıkan Üşüyorum Kapama Gözlerini (1992) adlı kaset çalışmasında yer aldı.
Türkiye ve Avrupa’da birçok konser veren Gültekin, bu konserlerin dışında bazı etkinliklerde de sahne aldı. 1991 yılının Kasım ayında Almanya’nın Köln şehrinde düzenlenen “İlk Alevi Kültür Günleri Etkinliği”nde ve 1992 yılının Haziran ayında Sivas’ın Yıldızeli ilçesi Banaz köyünde düzenlenen 3. Geleneksel Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri’nde sahnedeydi. 1993 yılında da İstanbul, İzmir ve Ankara’da sahnelenen “Egenin İki Yakası” adlı dinletilerde Yunan rembetiko grubu “ProsEchos” ile birlikte resitaller verdi. Aynı yıl Cumhuriyet Halk Partisi’nin Sivas’ta düzenlediği 1 Mayıs Etkinlikleri’ne Âşık Mahzuni Şerif’le beraber katıldı.
Hasret Gültekin’in “en büyük hayali Alkazar Sineması’nı satın alıp orayı bir Kültür Merkezi’ne dönüştürmekti. Konservatura giremeyen bütün çocukları alıp orada eğitmek istiyordu.” 1993 yılında Enel Hak adında yeni bir albüm çalışmasına başladı. Eşi Yeter Gültekin ise o yıl hamileydi.
Sivas 1993:
Hasret Gültekin, 1993 yılında Sivas’ta gerçekleştirilen 4. Geleneksel Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri’ne çağrılı sanatçılardan biriydi. 29 Haziran günü Almanya’dan uçakla Ankara’ya geldi. 30 Haziran akşamı da Musa Eroğlu’nun arabasıyla Sivas’a doğru yola çıktılar. 1 Temmuz günü Kültür Merkezi’nde konser verecek, 2 Temmuz günü Han köyündeki babaannesini ziyaret edecek, 3 Temmuz günü Banaz’da bir kez daha sahne alacak ve 4 Temmuz günü Almanya’ya dönecekti.
1 Temmuz Perşembe günü şenlik programı kapsamında etkinlikler başladı. Açılış töreninden sonra Hasret Gültekin solo konserini verdi. Alkışlar eşliğinde sahneden ayrıldı. 2 Temmuz Cuma günü ise şenlik programının Sivas Merkez’deki ikinci etabı başladı. Hasret Gültekin o gün Han köyünde yaşayan babaannesini ziyaret etmeyi planlıyordu; fakat öğle saatlerinde olaylar başladı. Cuma namazından çıkan saldırganlar sloganlar eşliğinde Valilik binasına doğru yürüyüşe geçti. Kısa bir süre sonra sayıları on binleri bulan saldırganlar tarafından Madımak Otel’i kuşatıldı. Hasret Gültekin de şenlik kapsamında Sivas’a gelmiş olan yüzlerce kişi gibi otelin içinde kuşatılmış durumdaydı. Akşam saatlerinde de otel ateşe verildi.
Hasret Gültekin (22), 4 Temmuz günü Sivas’ın İmranlı kazasına bağlı Han köyünde defnedildi. Oğlu Roni Hasret Gültekin ise 13 Eylül 1993’te dünyaya geldi.
Hasret Gültekin’in Ardından
Ütopyalar Ülkesinin Ateş Hırsızı: Hasret Gültekin (Kadir Karakoç, 1994), Seçmeler I (Kalan Müzik, Saygı Albümü, 1994) Ege’nin İki Yakası (1994), Hasret (Hasret Gültekin Türkü Müzikali, yazan-yöneten Şirin Aktemur, 2020)